ANALİZ: Gazze'de geç gelen kıtlık ilanı: Şimdi ne yapılmalı?
ANALİZIPC raporu, Gazze'deki kıtlığın "tamamen insan eliyle yaratıldığını" belirtiyor.
Raporda şu uyarı yer alıyor: "Herhangi bir gecikme, hatta tek bir gün bile, kıtlık sebepli ölümlerde kabul edilemez bir artışa yol açacaktır."
Eski BM Gıda Hakkı Özel Raportörü ve BM Dünya Gıda Güvenliği Komitesinin (CFS) Yüksek Düzeyli Uzmanlar Paneli (HLPE) üyesi Hilal Elver, Gazze'de geç kalınmış kıtlık ilanının insani, hukuki ve siyasi boyutlarını AA Analiz için kaleme aldı.
***
Ekim 2023’ten bu yana süren yoğun bombardımanlar, insani yardımın engellenmesi, altyapının yıkılması, temiz suya erişimin olmaması, hastalıkların yayılması ve çöken sağlık sistemi, Gazze’de açlık ve yetersiz beslenmeye yol açtı. Aylarca artan endişelerin ardından tablo artık felakete dönüştü. Tarım alanlarının yaklaşık yüzde 98’i ya tahrip oldu ya da erişilemez hale geldi [1]. Bu durum, hem tarımı hem de yerel gıda üretimini bitirdi. Her on kişiden dokuzu evini terk etmek zorunda kaldı, çoğu da güvenli olmayan yerlere sığındı. Gıda fiyatları fahiş seviyelere çıktı, nakit para neredeyse hiç yok, yemek pişirmek için gerekli yakıt ve su bulunmuyor, tıbbi malzemeler ise tükenmiş durumda. Gazze Sağlık Bakanlığının verilerine göre, 22 Ağustos itibarıyla en az 273 kişi açlıktan hayatını kaybetti, bunların 112’si ise çocuktu.
En nihayetinde, 22 Ağustos’ta Birleşmiş Milletler (BM) Gazze’de kıtlık ilan etti. Bu uzun süredir beklenen açıklama, gıda krizlerini izlemek için uluslararası alanda otorite kabul edilen Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması’nın (IPC) en güncel raporunun [2] ardından geldi. Raporda, Gazze Valiliği’nde, Gazze kenti ve çevresi dahil olmak üzere, 514 bin kişinin felaket düzeyinde kıtlık yaşadığı doğrulandı. Ayrıca kıtlığın kısa sürede Orta ve Güney Gazze’ye, yani Deyr el-Belah ve Han Yunus’a, yayılabileceği ve 1 milyon Filistinliyi daha tehdit edebileceği uyarısı yapıldı. Kuzey Gazze’deki koşulların da en az bu kadar kötü hatta daha vahim olduğu tahmin ediliyor. Ancak yeterli veri olmadığı için Kıtlık İnceleme Komitesi (FRC) resmi bir sınıflandırma yapmadı. Refah ise büyük ölçüde yıkıldığı ve boşaltıldığı için analiz edilmedi.
Kıtlık nasıl ilan edilir ve neden her zaman çok geç kalınır?
Kıtlık ilanı [3] oldukça teknik bir süreçtir ve IPC, temkinli metodolojisiyle bilinir. Sistem, karar vericilere gelecekteki kıtlıkların önlenmesinde yol göstermek için bağımsız, zamanında ve kanıta dayalı analiz sağlamayı amaçlar. Ancak veri toplama ve doğrulama için gereken süre nedeniyle, resmi ilanlar çoğu zaman çok geç yapılır [4]. Açıklama, açlıktan ölümler başladıktan sonra gelir.
Gazze’de İsrail’in altyapıyı yıkması, uyguladığı abluka ve yardımı engellemesi nedeniyle, neredeyse tüm nüfus farklı seviyelerde açlıkla karşı karşıya. Roma’daki BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından koordine edilen IPC sistemi, kıtlık ilanı için FRC’nin incelemesini ve WFP, WHO, UNICEF gibi kurumların yanı sıra uzmanlar ile hükümetlerin onayını şart koşuyor.
Kıtlık ilanında üç temel ölçüt dikkate alınıyor:
Hanelerin en az beşte birinin aşırı gıda yetersizliği yaşaması, Çocukların üçte birinin akut yetersiz beslenme içinde olması, Her 10.000 kişiden günde en az iki yetişkinin, susuzluk ya da hastalık dahil açlığa bağlı nedenlerle ölmesi.Bu üç kriterden ikisinin karşılanması kıtlık ilanı için yeterli. Gazze’de ise üçü birden aynı anda mevcut.
Bu prosedürler nedeniyle kıtlık ilanı neredeyse her zaman gecikiyor. Geçmişte Sudan, Güney Sudan ve Somali’de yaşanan krizler de ancak çok sayıda insan hayatını kaybettikten sonra resmi olarak tanınmıştı. Üstelik hükümetlerden gelen siyasi baskılar bu süreci daha da uzatıyor. Bu yüzden BM Gıda Güvenliği Komitesi’nin Yüksek Düzeyli Uzmanlar Paneli (HLPE) [5] dahil pek çok gıda güvenliği uzmanı, IPC’yi önleyici olmaktan çok, tepkisel bir yaklaşım benimsediği için uzun süredir eleştiriyor. Gazze bunun en trajik örneği oldu: kıtlık, yüzlerce insan hayatını kaybettikten sonra ilan edildi.
İnsani yardıma ölümcül engel
Aralık 2023’ten bu yana IPC’nin Kıtlık İnceleme Komitesi (FRC), Gazze hakkında beş ayrı rapor yayımladı. Bu olağanüstü sıklık, giderek ağırlaşan ve bir türlü dinmeyen insani felaketi gözler önüne seriyor. Ancak tüm bu uyarılara rağmen İsrail, krizi ne çözmek ne de hafifletmek için adım attı.
Raporlarda ayrıca Gazze İnsani Vakfı (GHF) [6] aracılığıyla yapılan gıda dağıtımları sırasında sivillerin öldürülmesine dair ciddi kaygılar dile getiriliyor. İsrail ve ABD tarafından kurulan bu tartışmalı yapı, Mart 2025’te ateşkesin çökmesiyle birlikte İsrail’in BM koordinasyonundaki yardımları engellemesinin ardından devreye sokuldu. Gıda arayışı için tehlikeli bölgelerde uzun yollar yürümek zorunda kalan siviller, dağıtım noktalarında saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti. Mayıs-Ağustos 2025 döneminde GHF dağıtımlarında 2 binden fazla kişi öldü ya da yaralandı. FRC, GHF’nin faaliyetlerinin insani yardım olarak tanımlanamayacağını açıkladı. İsrail, yardımı bir kez daha savaş silahına, adeta bir ölüm tuzağına dönüştürdü.
BM’nin yardım operasyonları engellenmeden önce 400 dağıtım merkezi faaliyetteydi. Buna karşılık GHF yalnızca dört merkez kurdu ve bunları özellikle çatışma bölgelerine yerleştirdi.
Son haftalarda İsrail, BAE ve Ürdün ile birlikte gıda yardımlarını havadan indirme yöntemine başvurdu. Normalde sadece kara yoluyla ulaşılamayan bölgelerde kullanılan bu tartışmalı yöntem, Gazze’de yeni trajedilere yol açtı. Paketlere ulaşmaya çalışan aç ve çaresiz insanlar izdihamda ezildi, çok sayıda ölüm ve yaralanma yaşandı.
Şimdi ne yapılmalı?
IPC raporu, Gazze’deki kıtlığın "tamamen insan eliyle yaratıldığını" belirtiyor ve bunu somut verilerle ortaya koyuyor. Raporda acil ve kapsamlı bir müdahale çağrısı yapılırken şu uyarı yer alıyor: "Herhangi bir gecikme, hatta tek bir gün bile, kıtlıktan ölümlerde kabul edilemez bir artışa yol açacaktır." Ateşkes sağlanmadığı ve güvenli, kesintisiz insani yardımın önü açılmadığı sürece, önlenebilir ölümler katlanarak artacak. Bu durumdan en çok çocuklar, hamile kadınlar, yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar etkilenecek.
Kıtlık ilanı, hükümetler ve uluslararası kurumlar üzerinde harekete geçme baskısı oluştururken aynı zamanda hesap verebilirlik için de güçlü bir kanıt niteliği taşıyor. Buna rağmen İsrailli yetkililer [7] raporu "blood libel (kan iftirası)" ve "tam bir yalan" sözleriyle reddetti, Hamas’ın yardımları çaldığına dair hiçbir kanıtı olmayan iddiaları tekrar etti. "Saygın" medya kuruluşları dahi bu söylemleri yansıttı. Örneğin The New York Times, açlıktan ölen bir çocukla ilgili haberini "altta yatan bir hastalık" gerekçesiyle düzeltti. Oysa çocuk, Aralık 2023’te savaş sırasında dünyaya gelmiş ve doğrudan savaş koşullarının yol açtığı bir hastalıktan muzdaripti. Beslenme uzmanları, yetersiz beslenmenin anne karnında başladığını ve ömür boyu etkiler bıraktığını vurguluyor. Bugün Gazze’de doğan bebeklerin her beşinden biri prematüre ya da düşük kilolu doğuyor ve yaşama şansı son derece düşük oluyor.
Hukuki sonuçlar
Kıtlık ilanının uluslararası insancıl hukuk ve ceza hukuku açısından ciddi sonuçları vardır. Açlığın kasıtlı olarak bir savaş aracı haline getirilmesi ve insani yardımın engellenmesi hem savaş suçu hem de insanlığa karşı suç sayılmaktadır. Bilimsel verilere dayalı BM kıtlık ilanı, mevcut ve gelecekteki yargı süreçlerinde İsrailli liderlerin -Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz dahil- cezai sorumluluğunu kanıtlamak için güçlü bir delil niteliği taşıyor. Üstelik bu liderlerin kamuoyuna açık bir şekilde kullandığı soykırımsal dil, niyetlerini de açıkça ortaya koyuyor.
Eylem çağrısı
Raporun uluslararası topluma yaptığı çağrı açık: Ateşkes sağlanmadığı ve uzman sağlık ekipleri, yalnızca un ya da mercimek gibi temel gıdaların ötesine geçerek tedavi edici besinleri ulaştırmadığı sürece, binlerce insan daha ölecek. Bu, sadece işgalci güç olarak İsrail’in ya da silah sağlayarak veya diplomatik koruma sunarak suça ortak olan devletlerin de tek başına sorumluluğu değildir. Bu, bütün BM üyesi devletlerin ortak sorumluluğudur. Artık hiçbir hükümet "habersizdik" diyemez, kanıtlar ortada. Tarih, harekete geçmeyenleri sert biçimde yargılayacaktır.
[1] https://www.fao.org/newsroom/detail/gaza-strip--98.5-percent-of-cropland-unavailable-for-cultivation-as-famine-looms/en
[2] https://www.ipcinfo.org/ipcinfo-website/countries-in-focus-archive/issue-134/en/
[3] https://www.un.org/unispal/wp-content/uploads/2024/03/IPC_Famine_Factsheet.pdf
[4] https://www.thenewhumanitarian.org/news-feature/2020/11/25/yemen-famine-hunger-food-prices-war
[5] https://www.fao.org/cfs/cfs-hlpe/insights/news-insights/news-detail/new-issues-paper--conflict-induced-acute-food-crises--potential-policy-responses-in-light-of-current-emergencies/en
[6] https://www.ohchr.org/en/press-releases/2025/08/un-experts-call-immediate-dismantling-gaza-humanitarian-foundation
[7] https://www.barrons.com/news/netanyahu-calls-un-backed-gaza-famine-report-outright-lie-d3b95e45
[Hilal Elver, eski BM Gıda Hakkı Özel Raportörü ve BM Dünya Gıda Güvenliği Komitesinin (CFS) Yüksek Düzeyli Uzmanlar Paneli (HLPE) üyesidir.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve EKONOMİM editoryal politikasını yansıtmayabilir.
İlginizi Çekebilir